#

Bursa

Bursa’da 500 yıllık mezar molozların arasında kaldı

Bursa’da mezar taşında 1585 yılında öldüğü yazan, dönemin alimlerinden Hoca Mehmet Sinan Efendi ile ailesinin mezarı atıl kaldı. Mezar taşlarının ‘Ebcet’ ilmiyle yazıldığını belirten tarihçi yazar Emrah Ateş, “Manzara çok kötü. İçler acısı bir durum. Ebcet değeriyle rakam düşülmüş olması hem mezar taşının sanat boyutunun önemini gösterir hem de ilmi ve edebi anlamda hazinedir. Kesinlikle koruma altına alınması lazım” dedi.

Osmanlı döneminde, 1500’lü yıllarda yaşadığı tahmin edilen ve tarihi kaynaklarda, günümüzdeki Yıldırım ilçesindeki bir camide görev yaptığı belirtilen Hoca Mehmet Sinan Efendi, 1585 yılında öldü. Hoca Mehmet Sinan Efendi, ailesiyle birlikte, görev yaptığı caminin bahçe kısmına defnedildi. Yaklaşık 500 yıl önce yapılan cami, zamanla uğradığı tahribat sonucunda yıkıldı. Caminin ortadan kaldırılmasıyla birlikte, Hoca Mehmet Sinan Efendi’nin kabri boş arazi içerisinde kaldı. Günümüzde, Yıldırım ilçesi Yenimahalle Mahallesi’nde bulunan Hoca Mehmet Sinan Efendi ve ailesinin kabirleri atıl durumda kaldı. Mezarı çevreleyen taşlar devrilirken, mezar taşına ‘Ebcet’ ilmiyle yazılan yazıların çoğu okunmaz hale geldi.

Tarihçi yazar Emrah Ateş, “Manzara çok kötü. İçler acısı bir durum. Burada görünen fon, mezarın ayak şahidesidir. Kitabesinden anladığımız kadarıyla Adanalı oğullarından Hoca Mehmet Sinan Efendi’nin kabri olduğu yazar. Hoca Mehmet Sinan Efendi, geçmiş yıllarda bu arsada bulunan Sinan Dede adındaki bir alimdi. Yine kitabeye baktığımızda, 1585 yılına ait olduğunu görüyoruz. Aile efradıyla birlikte buraya defnedilmiş. Caminin müştemilatındaki alan içerisine defnedilmiş bir zat” dedi.

‘KORUMA ALTINA ALINMASI GEREK’

Eski inşaat kalıntıları ve molozların arasında kalan kabirlerin her bir taşının ebcet ilmiyle yazıldığını ve koruma altına alınması gerektiğini belirten Ateş, “Burada, tespit edebildiğim sekiz kabir var. Maalesef kabirler yok olmuşlar. Çok bakımsız kalmışlar. Sinan Efendi’nin mezar taşını incelediğimizde farklı bir detaya ulaştık. Kitabe üzerindeki yazılar, okunabilen yerleri okuduğumuzda, vefat tarihi düşülmemiş. Bu, Osmanlı Devleti’nde bir güzellikti. Hem sanat hem edebiyatın matematikle birleşmesiydi. Anadolu’da muhtelif eserlerde ve kitabelerde bunun örneklerini görmek mümkündür. Kitabenin üzerindeki yazının, harflerin ebced değerleri vardır. Her harfin rakamsal karşılığı vardır. Kitabedeki yazıların tek tek rakamsal değerlerini topladığınızda 1585 tarihi ortaya çıkıyor. Yani ölüm tarihi, üzerindeki yazıda şifrelenmiş gibi. Ebced değeriyle rakam düşülmüş olması da hem mezar taşının sanat boyutunun önemi, hem de ilmi ve edebi anlamda hazinedir. Kesinlikle koruma altına alınması lazım. Yetkililerden ilgi görülmesini, çalışma yapılmasını, kaybolan mezarların yeniden ortaya çıkarılmasını rica ediyorum” ifadelerini kullandı.

‘YETKİLİLERİN OLAYA EL ATMASINI İSTİYORUZ’

Kabirlerin çevrelerinde kurtarma kazısı yapılması gerektiğini dile getiren Ateş, “Burası, muhtemelen vakıf arazisiydi. Vakıf malı alınmaz, satılmaz. Kaderine de terk ederseniz işte bu şekilde bir hal alır. Kayıtlarda da resmedilmiş. Arsanın olduğu yerde bir ev olduğu görülüyor. Muhtemelen, Sinan Dede Cami’nde görev yapan bu zat, bu evde kalıyordu. Etrafa baktığımızda şu anki tablo malum. Yetkililerin bu olaya el atmasını istiyoruz. Ufak bir kurtarma kazısı yapılmış olsa, yapının temelleri ve mezarlar ortaya çıkacaktır. Bu da çok basit bir şey” diye konuştu.